20 Nisan 2016 Çarşamba

Başlarken...

Merhabalar...

Öncelikle kendimi tanıtmak isterdim ama beni zaten tanıyorsunuz....
Ben de sizler gibi bir 'Anne' yim. Yüreği,aklı hep yavrusunda olan, onun için hep bir şeylerin planını yapan; en iyi, en güzel zaman nasıl geçirilir (gibi daha bir çok şey) hesaplarıyla  kuzusunun gözlerinin taa içine bakan; mutluluğu-üzüntüsü, yorgunluğu-enerjisi, gülmesi ağlaması artık kendine bağlı olmayan bir anne...

Yavrumun doğumundan sonra malum ruh halleriyle iyi kötü bir çok dönemden geçtim. Bu dönemlerdeki en iyi yardımcıların ise aynı şeyleri yaşayan anneler olduğunu gördüm. Ortak ruh hallerine yapılan paylaşımlar adeta bir terapi etkisi yapıyor, bazen en zor zamanlarda elimden tutuyordu...

Uzun lafın kısası...Kuzucuklarımız, evimiz daha doğrusu hayatımızın her alanı için kullandığımız güzel şeyleri sizlerle paylaşmak için başlıyorum....

Hepinize tekrar merhabalar.........;)



20 Mart 2016 Pazar

Hoş Geldiniz İlaçsız Günler...


Küçük çocuğu olan çoğu annenin endişesidir kış hastalıkları ve yanında gelip de gitmeyenler.. Burun akıntısı, öksürük daha da ileriye gidip hırıltı gibi gibi gibi.....Hele de mini kuzular kreşe gitmek durumundaysa durum daha da fena... Oğlum 3 yaşındayken; hayatımın hem vicdanen hem de fiziken en zor zamanlarını geçirdim desem abartmış olmam sanırım. Alerjik bronşit teşhisi konulmuş her bir hastalıkta burun akıntısı, öksürük derken ve o deniz kabarcığı pıtırtısı şeklindeki hırıltılar başlardı... Sözde ciğerine inmesin, ilerlemesin diye doktorların verdikleri onca rahatlatıcı, koruyucu(sözde!!) ilaçları vicdanımı parçalaya parçalaya yavruma içirmek durumunda kalıyordum. Bu epey bir süre böyle devam etti...Oğlum yine sonbaharın gelmesiyle beraber hastalandı. Antibiyotik bitti ve 5.gün yine hastalandı, doktora götürdüğümde tekrar antibiyotik verince artık bu olay bende bardağı taşıran son damla oldu. Gece boyunca araştırmalar yapıp artık oğluma kendim müdahale etmeye karar verdim. Mantık olarak bu çocuğa hep antibiyotik veriliyorsa öncelikle onun yerine geçebilecek bir şeyler bulup sağlığına kavuşturmaktı amacım. Bunun için bulduğum yöntemse soğan-bal ikilisi oldu. Tübitak tarafından da onaylanmış olan şuradaki videoda yapılışını net bir şekilde görebilirsiniz. Ben soğanın içine bir tatlı kaşığı koyuyorum ve bir yemek kaşığı çıkıyor. Soğan büyükse iki tatlı kaşığı koyuyor yarısını da ben içiyorum. Kullanımını antibiyotik gibi yapıyorum. Çok hastaysa sabah akşam, 12 saat arayla tok karnına 3-5 gün veriyorum. Antibiyotik yerine bu olayım çözüldü. Ayrıca soğan-bal ikilisini kış aylarında koruyucu amaçlı haftada 2-3 kere verebilirmişiz. Bir doktorun makalesinde okumuştum.
Eğer öksürük başlamışsa 1'er tatlı kaşığı bal, limon, zeytinyağı karışımını sabah aç karnına olmak üzere günde 2-3 kere veriyorum. Bu karışım da hem boğazı balın sarması ile bir koruma, hastalığa takviye olarak C vitamini ve göğsündeki balgamı yumuşatması için zeytinyağı içeriyor. Soğan-bal ve bu üçlü karışımı vermeye başladıktan 2-3 gün sonra şiddetli öksürük oluyor. Bu balgamın söküldüğüne işaret ediyor ve ertesi güne çok çok rahatlamış olarak başlıyor. Bunun dışında eğer boğaz ile alakalı bir sıkıntısı varsa (bademcik iltihabı vs.) sık sık adaçayı gargarası yaptırıyorum. Eğer bademcikte iltihap çok ilerlemişse bir bardak kaynamış ılımış suya yarım çay kaşığı tuz atıyorum. Gazlı bezi veya temiz bir tülbendi parmağıma geçirerek bademciklerinin orayı siliyorum.
Burnu tıkalıysa ilk bunu çözmek gerekiyor diye düşünüyorum. O açılınca diğerleri de sırayla çözülmeye başlıyor. Bunun için de yakın zamanda keşfettiğim bir yöntem var. Gündüzleri deniz suyu çözeltisi ile sık sık lavabodayızdır. Asıl gece olaylıdır. Gece de dörde bölerek bir kasenin içine soğan koyuyorum, onu da burnuna en yakın olan yatağının bir kenarına. Sabaha kadar orada kalıyor. Odanın kokusu elbette değişiyor ama bir kere bile uyanmadan mışıl mışıl uyumasına değiyor.
Bunların dışında yemek yemesi için hiç zorlamıyorum. Bol bol ılık bitki çayları, ılık ballı limonlu su, tavuk suyuna çorba içiriyorum. Bir de hiç iştahı olmasa da salata onun vazgeçilmezidir. Ayrıca seviyorsa turşu da çok iyi gelecektir. Oğlum 6 yaşına yaklaştı ve bu uygulamaları hala aynı şekilde yapıyorum. Hatta kendim için bile bu yöntemleri uyguluyorum. Çok fena hasta olduğum bir yaz tatilinde 15 gün arayla hastalığım tekrarladı, ben de bu yöntemlerle şifa bulunca antibiyotikle yollarımızı ayırdık...
Bir de hastalığı geçirmekle uğraşmaktan ziyade hasta olmamaya çalışmak adına yaptığımız şeyler var. Bunun için de balık, içerdiği yağların öneminden dolayı çerez, vitamin deposu limon, hele de baş tacım soğanı ve sarımsağı bol bol tüketmeye çalışıyoruz. Bunları yemeklerde, salatalarda kullanmanın yanında sarımsağı çiğ olarak 1-2 diş olmak üzere 2-3 gün arayla yutuyorum. Oğluma da aynı şekilde çok küçük dişlerden yutturuyorum. Ara ara ballı propolisli süt, bal-zencefil, meyve ve çiğ sebze gibi besinlere önem veriyorum. Bir de kış kurabiyemiz var...Onun da tarifini başka bir zamanda veririm :)